28 Eylül 2015 Pazartesi

İlk'ler Unutulmaz Derler Ya...

Ördüğüm ilk battaniye... Hani verevineharaşo  örülürdü, bir yandan arttır, bir yandan eksilt, uzun parçalar ör, sonra dikerek birleştir :)
Unutulmaz :))
Hala kullanıyorum.
Şunun şurasında 43-44 sene olmuş, ne var yani :))

O zamanlar Levent'te en küçük dayımlarla karşılıklı oturuyorduk. Bu örneği de yengem nerden bulmuştu hatırlamıyorum, birlikte parça pinçik yünler toplamıştık etraftan ve karşılıklı örmüştük :)
Ne güzel günlerdi onlar...
İşte bu yüzden seviyorum ben eskimeyen eskilerimi, baktıkça anılar canlanıyor gözümde :)
Hatta yünlerin bazıları da bir kazağı, bir hırkayı getiriyor gözümün önüne, kimi benim, kimi yünleri aldıklarımızın...

Bu kadar anılara dalarsam uyuyakalırım elbet.

Benim fotoğrafçım ayaklandı ya artık, önce fotoğrafımı çekmiş, sonra uyandırıyor...
"Baaanuuu... uyumuşsuun..." :))

26 Eylül 2015 Cumartesi

İşler Bana Yetişemiyor :))))

Salonda yeni başladığım örgü işim; balkonda sedir üstünde minik pano işlemeleri...
Yetmedi... Tığ işi eksik kalmış :))


Annem yukarıdaki evde sandalyelere minder üstü için nine kareleri örmüştü, ben de minder dikmiştim, hatırladınız mı ?

Bu evde bu minderleri kullanmamaya karar verince, minderlerin üstlerindeki nine karelerini ayırıp yıkamış, battaniye haline getirme fikriyle yapılacaklar arasına koymuştum.
Yüncüklerimin arasından uyacak renkte yumak bulup, hepsini koydum sepete,

getirdim balkonun bir köşesine... Bu köşe tığ köşesi, o köşe etamin köşesi :)))
Bir kenarına birazcık başladım meraktan nasıl olacak diye, beğendim ve bıraktım...
Şu panolarımı bitirmeye pek hevesliyim ya, biraz daha dürtükleyeyim :)

Bıdık bey pek böyle ayağımın dibinde yatmaz ya,
güneş gördümü dayanamıyor beyefendi, azıcık kedilik mi var ne :))
...................
Dün başladığım kitaba devam edemeden bıraktım, hani Hasan Ali Toptaş'ın Gölgesizler'i... Felsefi kitapları sevmiyorum, varoluşçuluk filan bana göre değil naapiim ... Bu da öyleymiş :(

Eğlenceli bir kitap çekti canım, Helen Fielding'in Bridget Jones serisinin yeni çıkanlarından Mantığın Sınırı'na başladım :)
Bridget Jones'un Günlüğü'nü çok sevmiştim, hele filmine ... bayılmıştım, tam romantik komedi, tam benlik idi :))

Şimdi gidip biraz daha dürtükleyeyim panomu, bitsin de beşinciye geçeyim, sonra beşini birden şöööyle gözlerinizin önüne sereyim :))

25 Eylül 2015 Cuma

Bayramda Yeni Şeyler ....

Bayramda yeni elbiseler giyilirmiş değil mi .... :))
Tamam, önceden almıştım elbisemi ama ilk defa bayramın birinci günü giydim :)
Eh... Kuralı bozmamış oldum :))

Ama bununla yetinmedim ...
Yeni bir elişine de başladım :)
Bu kalııın kalın yünler (tabii ki Adana-Süleyman'dan) 9 ayrı renk. Her birinden 24'er adet 10 ilmek-10 haraşo sıralı kare parçalar örülecek, sonrası...... sonra gösterilecek :)))

Parmakların durumuna, bileklerin-kolların kaldırma gücüne göre elişi çeşitleri değişiklik gösteriyor anlaşılacağı gibi :))
Bir yanda minik kasnak işi arada sırada dürtülüyor duruma göre :))

Yeni bir kitaba da başladım. Hasan Ali Toptaş'ın "Gölgesizler" i...
Ama önce bitirdiğim kitabı hatırlatayım.
Kristin Hannah 'tan....
Bu defakinin konusu çok değişik, ormandan gelen vahşi minik bir kız.....gene sürükleyici, gene araya aşk sıkışmış :)
Çok sevdiiiiim :)

Bu kadar yenilik yeter değil mi :))

24 Eylül 2015 Perşembe

Bugünler Bayram Gibi Değil :(

Huzur dolu Ülkem,  sağlık dolu çevrem olduğu günler geldiğinde, hergün bayram olacak bizlere.... :)

Bizden hepinize, kucak dolu sevgiler....

21 Eylül 2015 Pazartesi

Tembel Tembel Yatınca Kitaplar Çabuk Biter :))

Cumartesi-Pazar-Pazartesi... Genellikle uzanmış vaziyetteyim ve elimde kitabım tabii ki, uyuyamıyorum kiii :(
Böyleceee...
Naşide Gökbudak kitaplarından biri daha bitti...
Ne kadar güzel yazıyor Naşide hanım, sanki okumuyorum da, o anlatıyor ben dinliyorum :)
Sırma'nın azmi, hayata tutunuşu.... güzeldi :)

20 Eylül 2015 Pazar

Zorunlu Ara.....

Perşembe günü hafif te olsa aldığım ilaç gene sonradan etkiledi galiba :(
Onun için zorunlu ara verdim...

Cuma günü bizim çılgın Nurcan geldi, herbir tarafı mis gibi yaptı sağolsun :)
Merak edenler vardı değil mi... İşte buradaaa :))

Çatlak demekte haklı değil miyim :)))) Beni başka türlüsü bulur mu ki zateeen :))))

Öğleden sonra da Edacım kahve içmeye geldi, ama ben gene resim çekmeyi unuttuuum :(

Nurcan çalıştı, ben yoruldum gene :(
Cumartesi günü kahvaltı, yemek hazırlığı dışında hep uyudum...
Bugün de gözüm hep yatakta... Uyuşukluklarım arttı sanki, sanırım bu ilaç daha çok etkiliyor, neyse ki tedavi bitti şimdilik. Gerisi 14 ekimdeki PET/ct sonuçlarına bağlı... Hayırlısı...
Biraz biraz gene karışan hobi odamı düzenledim, gittim gene yattım, az sonra Bıdık'ın mamasınıverip gene uzanacağım...

Bu arada bir kitap daha bitti...
Lisa Gardner'in kitaplarını niye seviyorum biliyor musunuz... Kitabın ortasına yakın yerine kadar roman kuruluyor, detaylar anlatılıyor; sonra olay bir başlıyor... bir başlıyor... bırakamıyorsun elinden :)
İşte bu da öyleydi...
amanııın... ne mükemmel kocaydııııııı :)))

Hadi ben kalkayım, Bıdık çekiştirip duruyor, mama saati geldi ya, sonra da biraz daha uzanayım :)


17 Eylül 2015 Perşembe

Acıbadem Günlerinden Biri Daha :)

Bu defa kendi arabamla gittim... gidebilecek gücü kendimde hissettim....  gidebildim...
Önceki ilaç günüme ve nöroloji testlerime taksiyle gitmiştim ya...
Bu defa kendim gittiiim :))
Aferin banaaaa :))))))

Önce büyümeyi önleyici kemoterapimi oldum, sonra nöroloji kontrole girdim. Kan değerlerim çok şükür gayet iyi çıkmış,
"anlaşılan uyuşmalar çoook yavaş yavaş olsa da azalıyor" dedi nörologum, ek olarak bir ilaç daha verdi,  doğal birşeymiş, mama diyorlar, glüten galiba, daha almadım :)

Dönüşte carrefoura girdim sebze bakmaya, minicik demette miniciik yapraklı ıspanağa pek benzemeyen ıspanak 4,65 ....!!!!!!!!
Etraftaki kabak, fasulye, patlıcanı almak istemedim, bakmadım bile :(
En iyisi salı günü pazara çıkmak...
Boş dönmeyeyim ayıp olmasın bahanesiyle, iki adet 10 ar liraya babet benzeri ama daha kapalısı, suni deri, bir siyah bir koyu bej ayakkabı, 20 liraya bir şalvar pantolon, 3 kg.patates aldım çıktım :))))

Yorgun argın geldiiim....

Yarın çılgın Nurcan temizlik için teşrif edecek inşallah, Trabzon seyahatinden bugün dönmüş olmalı :)

16 Eylül 2015 Çarşamba

Sanaldan Gerçeğe Dönenler...

Sanaldan gerçeğe dönen ilk şey facebooktan arkadaşım Vildan Usta Eren ile buluşmamız oldu :)
O da Değirmendere'de yaşıyor, çılgın hobicilerden, festivalde masası vardı ama karışıklıktan uğrayamamıştım :(
Sabahtan önce sağlık ocağına, oradan da Migrosa gittim, sözde sebze bakıp süt alıp çıkacaktım.... amaaaaa.... ekstradan hobi odama çöp kutusu, kutularıma etiket, Migrosun mecmuası, gazete, bayram lokumu ekleniverdi :))

Çıktığımda Vildanı aradım, "hadi buluşup kahve içelim" diye, "tamam, ablamla gelirim" dedi.
Dereağzı çay bahçesinde buluştuk :)
Ortak konular başta hobi, sonra kanser olunca sohbet çok güzel gidiyordu, ama öğlen vakti geldi, eve gelip yemek hazırlamam gerek, anacım henüz o kadar güçlü değil :(
Birlikte resim çekmeyi de unutmuşum maalesef, önceden çektiğim resimle idare edin... :((
İstemeyerek te olsa ayrıldık, tekrar buluşmak üzere...
Bizim Hayat İstanbul'da, sağlık kontrolleri için, O'na anlattım buluşmamızı, çatlattım işteee :))))))

İkinci sanaldan gerçeğe dönenler pek bi kıymetli :)
Onlar kargo ile İstanbul'dan geldiler.
Ayşegül'ün  dükkanın dan şekilli düğmelerden sipariş vermiştim, bir baktım örgü-elişi mecmualarında %50 indirim yapmış, dayanır mı bu hobi manyağı-uslanmaz-arsız gönül, sanaldan ağzım sulandı birkere, "Ayşegüüül, onları da ekle anacım" dedim :)

Tam yemek sonrasıydı, onlar da geldi, anamla yayıldık benim yatağa, ben bir yandan işkencemi yaparken bir yandan "aaa... bu ne güzel... aaa... şunu da yapsak...." diye diye hepsine baktık :)

Ah bu sanal aleeeemm....
İnsanı her yönden baştan çıkartıyooor :))


15 Eylül 2015 Salı

Kış Geliyor...

Kış geliyor, bıdığın tüyleri çok dökülüyor diye kestirmiştim ya, gene kestireceğim, ama üşümesin diye kazak lazım değil mi :))
Ninesine söyledim, örecekmiş :)

Ninesi dedim de, anacığımın tahlil sonuçları temiz çıktı, yani mikrop kalmamııııış :))
Telefonla öğrenir öğrenmez koştum, sarılıp öptümmmm, şaşırdı birden, bir aya yakındır değil öpüşmek, yakınlaşamıyorduk bile, bende hep maske; çok şükür :)
5 ay daha böyle ilaç kullanacak, iyi beslenecek, inşallah bomba gibi olacak :)

Nineden gene bıdığa geçelim... Bıdık gibi miniklere kış için pratik çözüm :
Eski kazaklara el atalım :)

Ben bunun benzerini paçası lastikli eşofmanlarımdan yapmıştım, yani paçayı böyle keserek. Belki biraz daha büyüklere daha iyi olur.
Eh, hep çocukları, torunları mı düşüneceğiz, onları da düşünelim değil mi :))

Bugün gene yapılacaklar dosyama bir gözattım... Ne güzel projeler vaaar :)
Ama öncelikli olarak tüm kapılara kapı durdurucu, annemin odasına büyük saat yapmam gerek.
Hem daha duvarlara asılacaklar asılmadıııı :))
Çok çalışmama lazım çoook :))
(çalışıyorum ama yaaaaa :))

14 Eylül 2015 Pazartesi

Şu Benim Banyo Duvarları...

Bu eve taşınmadan önce çok tadilat yaptım da, şu banyoya pek dokunmadım.
Küvet-Fayanslar-Yer Karoları filan çok iş, zaten fena değillerdi. Bir tek duş kabini kırıktı ve çok adi birşeydi, onu değiştirdim.

Fayanslar aslında hiç bana hitap etmiyor ama olsun, olanla yetiniriz biz, onunla da mutlu oluruz :))
Şöyle birşey duvarlar...
Bordürün aralarında sarı sarı simler bile var :)))
Amaaaaa....
Her gelen bir delik açmış, makinalı tüfekle taranmış gibi duvarlara, baksanıza :(
İşteeee....
Geçenlerde yapışkanlı yaldız kağıttan kestiğim boy boy kelebekler burada sahneye çıkıyor :)

Duvarların kamuflajlı haline buyrun bakalım :)


Eh... Bu da bir fikir ve bilirsiniz ben bu yapışkanlı kağıtları çooook severim, ucuz tarafından güzellik yaratır. Hatta dağ evindeki duş kabininin içini (ahşap üzerine) kalın olanlarıyla kaplamıştım, kaç senedir hiçbir şey olmamıştı. Mutfak duvarlarımı da kaplamıştım iki kere, kirlenince sök at, yenisini yapıştır :))

Daha yapılacak çoook iş var, ama yavaş yavaş Banu'nun evine benzemeye başladı :))))

..........................................
Bu arada....

Zülfü Livaneli'nin "Konstantiniyye Oteli" kitabını bitirdim.
Yakın zamanda geçiyor yazılanlar ve çok güzel değinmeler var. Tavsiye ederim okumayanlara :)

Yeni bir kitaba başlamak, okunacak kitaplar rafından bir kitap daha eksiltmek çok zevkli, gerçi bir eksiliyor, 5 alınıyor, o da ayrı bir zevk :))))

13 Eylül 2015 Pazar

Sonbahar mı Geldi Yoksa...

Sonbahar denilince ilk aklıma gelen Yıldırım Gürses'in "Sonbahar Yaprakları" gelir nedense...

Bugün Sonbahar havası var buralarda...
Gene aklıma düştü...
Onun için 2011 de ki yazımı tekrar paylaşmak istedim sizlerle :)

"Sonbahar Yaprakları" eşliğinde dağ evinden kareler :)

Düşen bir yaprak görürsen
Beni hatırla demiştim
Biliyorsun seni ben
Sonbaharda sevmiştim...
Her Sonbahar gelişinde
Sarı sarı yapraklarla
Kuru dallar arasında
Sen gelirsin aklıma...

Rüzgarla düşen yaprakta
Daima senin hayalin
Yine bir Sonbaharda
Döneceksin sen bana...
Her Sonbahar gelişinde
Sarı sarı yapraklarla
Kuru dallar arasında
Sen gelirsin aklıma....

Güfte:Erhan Yurdaer
Beste:Yıldırım Gürses

12 Eylül 2015 Cumartesi

Cumartesi Notları....

Gene öksürüyorum... (kemoterapi yan etkilerinden biri, akciğerde zatüre gibi etki yapıyor)
Orman meyvelerinden oluşmuş çay demledim kendime, iyi geliyor :)
Birkaç parça çamaşır yıkadım,
yattım, kalktım,
yemek yaptım,
yattım....
Bir gümbürtü... kapılar çarpmış, arka tarafı kapadım, öne geçtim, amanııın, deniz nasıl da kabarmııış, gök gümbür gümbür, Bıdıkcık korkar gök gürültüsünden, ama artık altına girebileceği yataklar yok, bazalar var, dört dönüyor :(
Derken bir boşaldı yağmur, anamla oturup seyrettik :)

Sonra...
Biraz elişi, internet.
İnternette değişik balkon dekorasyonu var mı diye şöyle bir baktım, ama hep sedirli dekorlar, benim ki gibiii :))
Biraz daha renklendirmem gerekiyor benim balkonu...

 Bu da çok güzel bir fikir, arka balkonlar için ideal değil mi :)
 Bu sandalye ve masa tipi çok hoşuma gidiyor ama çok pahalı bunlar :(
 Olsun... Hayal kurmaya devam :)


11 Eylül 2015 Cuma

Unutkanlık... Dalgınlık... Hepsi mevcut :))

Hamarat hanımlar gibi sabahtan yemeğimi ocağa koydum. Mercimek pişiriyorum :)
Temizlik işi kaldı maalesef, çılgın Nurcan hanım Trabzon'daymış, hatun geziyor maaşallah, akşam aramasam haberim de olmayacaktı :(

Sonra çıktım balkona, yayıldığım masaya geçip yaldız kelebeklerimi oymaya başladım.
 
Kelebeklerin ne olacağını azıcık merak edin :))
Arada yemeğime bakıyorum... Neyseki çabuk pişti, altını kapattım, oyma işime devam ediyorum.
Komşulardan biri kurabiye pişiriyor galiba, pek te güzel koktu, canım mı çekti ne...
Aaaa... yaktı galiba kurabiyeleri, yanık yanık kokmaya başladı.
Derkeeen... Gözüm ocağa ilişti oturduğum yerden... Ocağın altı yanıyoooor... Yanan benim mercimek yemeğiiiim :)))))
Alışamadım daha bu yeni ocağa, en kısığına alınca, söndürürken iki kademede çevirmek gerekiyor, gene tek çevirmişim, halbuki kazaya uğramasın diye pişen yemeği ocağın o gözünden alıyordum, dalgınlık-unutkanlık işte :)
Neyse sadece dibi epeyce tutmuş, üstten aldım başka kaba, lezzet güzel yani :)





Bu arada,okuduğum kitapları salondaki kitaplığa yerleştirirken, bir tanesini paylaşmayı unuttuğumun farkına vardım. Sinan Akyüz'den, "Aşk Başka Evde" evlilik-metresler... İlginç bir inceleme olmuş, beğendim :)
Veee... Az önce bakın balkona kim geldiiii :)
Ve ninesinin peşinden kim geldi... Hatta gözü ninesinde :)
İşte günler böööyle geçiyor, çok şükür yavaşta olsa ikimizde daha iyiye doğru gidiyoruz :)