Malum soğuk algınlığı, araya giren koruyucu kemoterapi, üstüne de azan alerjik astım.... Gene nakavt oldum tabii :(
Ancak mutfak işlerine yetişebildim, mümkün olduğunca dinlenmeye çalıştım :)
Yani kitap okumaya devam :))
Elimdeki kitap "Savruluş" idi...
Kore savaşını detaylarıyla anlatan bir kitap... Bu savaşı merak ettiğim için yavaş yavaş okudum, zaten konuya dahil olan aşk hikayesinin sonunu da çok merak ediyordum :)
Tanıtım yazısı şöyleydi...
"Savaş edebiyatının usta kalemi Cihangir Akşit’ten soluk soluğa okunacak bir macera ve aşk romanı…
1950 yılında hükümetin aldığı kararla, Ankara’da apar topar kurulan
5 bin kişilik bir Türk tugayı Kore’ye gönderildi. Her ne olduysa oldu,
1. Türk
Tugayı kendisini ateşin tam ortasında buldu. Ve perişan halde geri
çekilen müttefiklerine beklenmedik üç altın gün kazandırdı...
Savruluş, Anadolu’dan İstanbul’a geldikten sonra hayatını
Kurtuluş’ta üvey babasının yanında bakkal çırağı olarak geçiren; ancak
hiç beklenmedik gelişmeler sonucunda kendini dünyanın öbür ucunda,
Kore’de bulan Cemil Şadi’nin dramatik öyküsüdür. Askere gitmeden görücü
usulü evlendirilmiş ve çok az tanıdığı bu kıza âşık olmuştur delikanlı.
Rütbeli ya da rütbesiz,
tertemiz Anadolu delikanlılarından sadece biridir o. Zaman ya da
mekân değişse de aslında bu öykü yüzyıllardır hiç değişmemektedir. Aşkın
ve
hasretin, sevincin ve hüznün, yalnızlığın, fedakârlığın, özgüvenin, inancın,
cesaretin, yaşama sevincinin, insan sevgisinin ve insanın acımasız, ders
almayan doğasının öyküsüdür.
"
Sonrasında herzaman yaptığım gibi hafif bir kitap, Bridget Jones serisinin son kitabı "Deliriyorum Bu Çocuğa" okundu :)
Gene azdı bu hatun derken.... kitap bitiverdi :))
Herzaman ki Jones işte :)))
"Fazla kilolar almış başını gidiyor, çikolata hâlâ en zayıf nokta, evde
her yer birbirine girmiş ve tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de aşk belası
başında!
Evet, Bridget artık iki çocuklu bekâr bir anne ve olgun bir kadın.
Kırışıklıklarını fazla dert etmemeye çalışarak yazarlık kariyerine ve
çekirdek ailesine odaklanmaya çalışsa da işler her zaman planladığı gibi
gitmiyor. Modern kadının günlük hayatta yaşadığı güçlükler onu da
zorluyor. Şu sıfır beden pantolonlara girmek için ne yapmalı? Botoksu
denemeli mi? Yeni tanıştığı yakışıklı ve gizemli çocukla kaçıncı
buluşmadan sonra sevişmeli??Evlilik fikrine bir şans daha vermeli mi
yoksa bu maceracı ruhu, yaşlanmaya karşı bir panzehir olarak mı
kullanmalı? İşte yeni sorular, yeni maceralar… Fakat bu kez Bridget’in
elinde bilgece bir silah var: deneyim.
“Bu kadını kim sevmez ki!"
Sen mi nakavt oldun, kitaplar mı bilemedim :) Kendine dikkat et, daha senden görecek, öğrenecek çok şey var ...
YanıtlaSilNe kadar dikkat etsem de bir yerlerimden içeri kaçıveriyor bu mikroplar Calimerocum :))))
SilÖptüm seni :)
Nakavt olmuş haliniz buysa :D Geçmiş olsun.
YanıtlaSilTeşekkürler sevgili Ayşe Şule (hangisi Ayşe mi Şule mi ? )
SilVe hoşgeldin dünyama :)