3 Aralık 2014 Çarşamba

Bir Kitabın Daha Ardından...


Zorlandığım kitaplardan biri daha...
Fatma Erdek'ten ilk okuduğum kitap, Erken Rüya Zamanlar...
Gidişatını ve sonunu merak ettiğim için bırakamadım elimden, gerçek aşkı, aşka karşı gelen gurur, pişmanlıklar, kavuşmalar, ayrılıklarla örülmüş bir konu ....
Zorlandığım taraf tamamen benimle ilgili... Süslü, detaylı edebiyat; ben böylesinde zorlanıyorum :(
Hani "Nefesin güzel kokuyor" yerine... "İlkbaharın ılık güneşine karşı kollarını açmış narin yapraklı şeftali çiçeğinin etrafını kıskandırırcasına yaydığı, insanın taa içine işleyen kokusu gibi nefesin" derler ya... Ay yazarken daral geldi, ama laf aramızda becerdim değil mi süslü edebiyatı da :))
Sabırsız olduğumdan herhalde, kısa ve yalın anlatımla sonuca gitmek :)
Bana rağmen... Aşkın deriiin bir anlatımı var bu romanda, vazgeçilemeyen aşklar kaldı mıııı :)




26 yorum :

  1. Senin beceremeyeceğin şey yok ki Banu ablacığım... ne eylersen güzel eylersin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yoook artık, edebiyatı edebiyatçılara bırakayım Hobimanikciiim, ben elişi uydurmalarımı seviyorum :)))

      Sil
  2. süslü edebiyat haha :) Aynen bende o durumdayım, cümleyi okuyana kadar kafamda neler neler uçuşur benimde.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yani , insanın dikkati dağılıyor, bazen baştan tekrar okumam bile gerekiyor anlamak için Melodramcım :))

      Sil
  3. Aşk... belkide kendinden vazgeçiştir:) kalemine sağlık Banu Sultan :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya, bu kitaptaki aşk öyle bir aşk Nerisacım, amao aşk ta bana göre değil :))))

      Sil
  4. bence bir süslü edebiyat denemesine girisin, potansiyel var zira :)))))))))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ha haaaa.... Tipim değil Arzucuuuum :)))))))))

      Sil
  5. Banu Ablacım güzel bir kitaba benziyor ama dediğin gibi kitaplar da insanı fazla zorlamadan akıcı bir şekilde anlatılmalı olaylar. Öyle olunca insanı yormuyor ve okudukça okuyası geliyor . yani benim için öyle :)
    Çok öptüm sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama o tür yazını seven de var, benim annem gibi Zeynepcim, özellikle Rus yazarlarının tasvirlerine bayılır mesela :))

      Sil
  6. kitap okuyan insan nasılda belli oluyor değil mi? bence hiç durma yazmaya başla ama azcık süslü olsun :) inan ki zevkle okurum yazdıklarını

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nesliciiim... Bence sen blog yazılarımla yetin, kitap okumanın zevkini bozmayalııım :)))))

      Sil
  7. hic kiskanmiyorumki ...kitaplari birbir bitirmeni:))))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de hiç kıskanmıyorum ki kanaviçe panoları biribiri ardına bitirmeni Cihanım :)))))))

      Sil
  8. Banu ablacığım....inşallah bir gün ,zorlanmadan yavaş, yavaş yazarsın... ve kitap'ın çıkar bende alırım....sevgilerimle emel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç öyle bir niyetim yok Emeliiim, yaşadıklarım ben de ve bana kalsın :))

      Sil
  9. Hahaha alemsiniz ben de sinir oluyorum o süslü edebiyata ha bir de lafı dolandırıp kıvıranlata
    Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Süslü edebiyatı sevenlere bırakalım, saygısızlık olmasın Esracım,çünkü anam da sever... süslü değil de aslında benzetmeler, tasvirler bizi sıkıyor değil mi :)
      Ama insanın kıvırtanından kim hazeder kiiiii :))

      Sil
  10. Ben bu düşünceye biraz karşı çıksam kızmazsınız değil mi?

    Günlük hayatın içinde; onun hızlı akışına kendimizi uydurmak için çok az kelime kullanıyoruz uzun zamandır.

    Binlerce kelimeden oluşan zenginliği bırakıp; 250 - 300 kelime içinde akan günler; dağarcıklarımız da alıp götürüyor fark etmeden, fark ettirilmeden. Son yapılan istatistikleri gördüğümde; bizlerin gündelik hayatta dilimizi kullanırken ne kadar tembelleştirildiğini gördüğümde dehşete düştüm açıkçası.

    Bir İngiliz'e ya da Fransız' a oranla %50-60 civarında daha az kelime kullanır olmuşuz.

    Evet, derdimizi çabuk anlatmak ve böylece sonuç almak, günlük hayatın içinde olumlansa dahi; dilin ve binlerce yıldan bu yana gelişen kelime dağarcığımızın tüketilmemesi adına; (doğru ve temiz Türkçe olmak kaydıyla) ağdalı da olsa edebi eserlere ihtiyaç olduğunu düşünmekteyim. Uzun zaman Türk dilli ülkeler olarak tanımlanan ülkelerde bulunan biri olarak; dilimize ait lehçe ve alt grupların varlığının ne kadar zengin olduğun yakından şahit oldum.

    Biz bu zenginlikten bilinçli uzaklaştırılırken; bilinçsizce buna hizmet de ettiriliyoruz.

    Herşeyi çarçabuk tüketme konusunda yapılan onca baskı ve akıl çelici yayınlar karşısında, değerlerimizin çoğunu tükettik bari dilimizi de kurban vermesek iyi olmaz mı?

    "Yaşasın Türkçe' miz"

    Sevgilerimle,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında sen beni biliyorsun Nurdan... Yabancı kelimelere karşı olduğumu, Türkçeleştirmeye çalıştığımı, ama tabii arada bir kafam durunca bulamadığımı da :)))
      Zaten demek istediğim buydu... Türkçemizdeki zenginlikle istediğimizi kesin ve net olarak rahatça anlatabiliriz.
      Beni sıkan, verdiğim örnekteki gibi, edebi eserlerdeki bu benzetmeler, uzuuun tasvirler... Bu tamamen kişisel tercihim. Dediğim gibi mesela annem Rus yazarlarının o uzuuun tasvirlerine bayılır.
      Günlük konuşma ve yazışmada da ağdalı, dolambaçlı tatzı sevmem, samimi gelmez, güven vermez bana. Dediğim ve dediğin gibi, benzetme yapmaya gerek kalmadan demek istediğimizi belirtecek bir çok kelimeyi barındıran zengin bir dilimiz var :)

      Sil
  11. Banu Ablacım içinde bir edebiyatçı yatıyor bence. Değerlendirsek mi ne yapsak acaba? Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aman Nurtencim, ben okumakla ve blog yazmakla yetineyim canımcım :)

      Sil
  12. Valla bence de çok iyi olmuş, bundan sonra blogda bu performansı bekliyorum senden:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben beklentilere hiçbir zaman yeterli cevabı veremem Handancım maaleseeeef :))))))))

      Sil
  13. senden sonunda gerçekten bir yazar çıkaracaklar bu hatunlar. Bu kadar istekden sonra sen de yaz birşeyler canım artık :-P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir o eksik zaten Süheylacııım :))))))

      Sil

İçinizden geleni yazın :)