Bugün hava çok rüzgarlı, oturdum tezgahın başına, işlerimi bitirdim, hepsini biryerlere yerleştirip karşılarına geçip baktım, ben bunu hep yaparım, yani en küçük bir şey bile yaptığımda karşısına geçip geçip bakarım, beğenirmiyim yoksa neye benzedi diye mi bakarım, orası hiiiç belli olmaz.
Ufak ufak dallar kesmiştim ya, evde konserve kokulu mumlar da vardı ya.....
Eskise de tenis topunu, içi yense de fıstık kabuklarını atmıyoruz ya.....
Fide aldığımız minik saksıları , tek tek boncuklarımızı saklıyoruz ya....
Bitmiş keçeli kalemleri atmıyoruz, onları kesip kesip boncuk yapıyoruz ya....
(Bunları şimdi kullanmıyorum)
Bir de bakıyoruz ki dal parçaları artmış, onlardan da çerçevemsi yıldızımsı birşeyler yapıyoruz, içlerine sevgili blogger arkadaşlarımızdan gelen cici hediyelerimizi koyuyoruz. (adlarını açıklamadım, izin almadım ya, yorumlarken kendileri açıklasınlar istedim)
E baktık ki minicik dal parçaları kalmış, atmaya kıyamadık, onları da gelişigüzel üstüste yapıştırıp mumluk yaptık, çoook komik.
Annem herbirine bakıp şööööyle yandan yandan gülümsüyor, hani "sen delimisin bunlarla uğraşıyorsun" gibilerinden. Yok deli değilim (şimdilik) ama benim ev müze gibi birşey olacak yakında, "geridönüşüm-değerlendirme müzesi" filan, giriş bedavaaaaaa.......