30 Nisan 2010 Cuma

Mutluluk bu işte :))

Veee Haftasonu :))









Oğluşlarım ve gelinim, ve Bıdığım, ve annemmm.... Benden mutlusu var mı :))
Benim çocuğum yok diyemem, oğluşlarım abiminkiler amaaaa, benim elimde büyüdüler, doğurmadım ama onlar benim oğluşlarım, dolayısıyla bu tatlı kız da gelinim.











Ampulden Kuşlar....




Bodrumda birikmiş bir sürü bitmiş ampulum var. Bu kuşlar hoşuma gitti, ağaçlarda güzel durur, ama yağmurdan etkilenmeyecek malzeme ile yapmalıyım...






Gülmek Serbest :))

Yaşanmış bir olay....


Otobüsle giderken, Bolu Dağı'nda verilen molada hemen tuvalete koşturdu.
Korkunç sıkışmıştı. Şansına boş kabin bulup kendini oraya attı...
Tam oturmuştu ki yan kabinden bir ses "merhaba" dedi.
Adam şaşkın "Merhaba" diye cevap verdi.
Ses devam etti: "Nasılsın?"
İlk defa başına böyle bir şey geliyordu...
Yine şaşkın şaşkın yanıtladı: "Sağ ol, iyiyim. sen nasılsın?"
Ses sordu: "Ne yapıyorsun?"
Bir an tereddüt geçirdi. Adam onun tuvalette olduğunu bildiği için mutlaka ne yaptığını da biliyordu. Düşündü ve yanıtladı: "Ben" dedi "İstanbul'dan Ankara'ya gidiyorum. Sen nereye gidiyorsun?"
Adamın sonraki cümlesi bu muhabbeti sona erdirdi.
"Hayatım, telefonu kapatıyorum.Yandaki tuvalette bir gerizekalı var. Sana sorduğum sorulara yanıt verip duruyor. Ben seni sonra ararım..."


Kumaş Mendillerden...









Hani o eski kumaş mendilleri özlemle anmıştık ya... İşte o mendillerden yapılmış kelebeklerden oluşmuş bir kırkyama çalışması.









Revani...







Bu tatlıyı çok severim, yapılışı da kolay gelir bana. Mutfak Sırları'ndan geliyor bu tarif.

Ben tarifleri böyle resimler halinde düzenleyerek arşivliyorum.








Özel Hastaneler hakkında bilgi...

ÖZEL HASTANELER TARAFINDAN ALINAN EK ÜCRETLER HAKKINDA BİLGİ Rıza Zelyut

Bir okurum arayarak dedi ki: 'Eşim meme kanseri tedavisi görüyor. İstanbul'daki .... isimli hastaneye kontrole götürdük.. Çünkü; onkoloğu orada çalışıyor. Burada muayene oldu ,kan tahlilleri burada yapıldı, filmler çekildi. Bu hastane bizden üçte bir oranında dediği 760 YTL aldı. Halbuki haberlerde kanser tedavisinin artık özel hastanelerde de bedava olduğu duyurulmuştu. Bu durumda bize yardımcı olur musunuz?'
Bu şikayeti Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'a ilettim. Sayın Bakan hem şaşırdı, hem de üzüldü. Dedi ki: 'Rıza Bey; 1 Ekim 2008 den itibaren hiçbir özel hastane, artık kanser tedavisi gören hastalardan para alamaz. Bu konuyu Başbakanımız özellikle takip ediyor ve çok hassas. Sözünü ettiğiniz hasta, faturaları bize yollasın. Ben hemen o hastane hakkında soruşturma açtıracağım ve alınan paraları da geri verdireceğim.'
Gerçekten de 2 gün içinde o ünlü hastane hastadan aldığı parayı iade etmek zorunda kaldı. Bu hastalıkların muayenesi de bedavadır. Yani; hastalar, doktor ücreti de ödemeyecektir. Yukarıda dile getirdiğim şikayette; onkolog tarafından yapılan muayene; hastane tarafından 'diyabet muayenesi' gibi gösterilerek 350 YTL alınmıştı. Hastane; bu parayı da geri vermek zorunda kaldı. Sanıyorum ki artık İl Sağlık Müdürlükleri hastaneleri daha ciddi biçimde kontrol edeceklerdir. Çünkü özel hastaneler; Bakanlığın aldığı son bedava tedavi kararının kendilerine gelmediğini ileri sürerek hastaları soymaya devam ediyorlar.
HANGİ HASTALIKLAR BEDAVA TEDAVİ EDİLİYOR
Sadece kanser hastaları değil; vatanda şın altından kalkamayacağı kadar masraflı olan diğer tedaviler de artüık ücretsiz. Ücretsiz tedavi konusunda Sağlık Bakanlığı'ndan bize verilen bilgi şöyle:
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa istinaden çıkarılan ve 1 /Ekim/ 2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren en önemli hükümlerden birisi de genel sağlık sigortalısı hastalardan acil ve ciddi durumlar için sosyal güvenlik kurumu ile sözleşmeli özel sağlık hizmet sunucuları tarafından ilave ücret talep edilmemesidir. Bu durum acil haller için sosyal güvelik kurumuyla sözleşme yapmamış özel sağlık kuruluşları için de geçerlidir. Zaten kamu hastanelerince eskiden olduğu gibi herhangi bir ilave ücret alınmamaktadır. 1/Ekim/2008 tarihinden önce özel sağlık hizmet sunucuları diledikleri kadar ilave ücret alabilmekteydiler. Aşağıda yer alan liste ilave ücret alınamayacak ciddi sağlık tehditlerinin bulunduğu duru mlardır.
1) Acil servislerde sunulan sağlık hizmetleri ile acil haller nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri,
2) Yoğun bakım hizmetleri,
3) Yanık tedavisi hizmetleri,
4) Kanser tedavisi (radyoterapi, kemoterapi, radyo izotop tedavileri),
5) Yenidoğana verilen sağlık hizmetleri,
6) Organ, doku ve hücre nakilleri,
7) Doğumsal anomaliler için yapılan cerrahi işlemlere yönelik sağlık hizmetleri,
8) Diyaliz tedavileri,
9) Kardiyovasküler cerrahi işlemleri


NE YAPACAKSINIZ?
Eğer sizden bu hastalıkların teşhisi ve tedavisi için pa ra alınmış ise makbuzunuzla birlikte şikayetinizi bir dilekçe ile Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü'ne yapacaksınız.
Sağlık Bakanlığı diyor ki: Tebliğdeki hükme rağmen ilave ücret alınması durumunda Sosyal Güvenklik Kurumu'nca özel sağlık kuruluşuna sözleşme iptali ve para cezaları uygulanacaktır. Sözleşmeye aykırı durumun tespiti açısından, vatandaşımız kendi adına sosyal güvenlik kurumunca özel sağlık kuruşuşlarına ödenen bedellerin dışında her ne ad altında olursa olsun kendi cebinden bir ödeme yapması durumunda, bu ödeme için faturasını detayları ile talep etmelidir. Ayrıca sözleşmeye aykırı durumların tespiti açısından SGK gerekli denetimler kuşkusuz sürekli yapılacaktır.'

Bay ve Bayan Varil...








Bu kadar şirin bir çift varil görmüşmüydünüz....


29 Nisan 2010 Perşembe

Bir iş daha bitti :))

Dün şehire indim...
Dağdan indim şehire misali, çok yoruyor beni şehire inmek. Trafik, kalabalık....
Dikiş makinası aldım, benim için acil ihtiyaçtı, masa örtüm yarım kalmıştı ya, zaten elimin altında emre amade bulunması gereken bir araç. Singer Tradition 2273 modeli, en güzeli iğneye ipliği kendisi geçiriyor, gözlükle bile zor geliyordu bu iş, yaşlandık mı ne :))

Hazır çıkmışken birde alışveriş merkezine uğradım birkaç ihtiyaç için. Hafta sonu yeğenlerim geliyor, ağır misafirler...

Eve gelince aldıklarımı yerleştirdim, yarım kalan örtüyü bitirdim yeni makinamda. Bu arada eski makinam tamire gidecek, yedek olsun, ne olur ne olmaz. Dağ başında makinasız kalmak olmaz...

Bugün sandalyelerimi bir bir kapladım. İşte 35 senelerin sandalyelerin yapım aşamaları :)


Örtümü de ütüledim, örtüm kullanımdan kalkmış 4 adet kare yastık kılıfından oluşuyor.

Masanın ortasına bir süs gerekiyordu, bir adet yayvan sepet, sarı ve yeşil yün, mavi penye şerit ip yeterli. Penye şeritleri 6 kat yapıp tığ ile zincir çektim. Yeşil ve sarı yünlerle de püsküller yapıp sepetin etrafına bağladım, şeridi silikonla yapıştırdım, sarı-mavi-yeşil mumlar ve çeşitli kozalaklar, oldu işte.


Bir heves yerleştirdim ocakbaşını yeniden.

Nasıl olmuş?


27 Nisan 2010 Salı

Gene işlerim yarım kaldı....

Gene işlerim yarım kaldı...
Dün sandalyelerimi boyadım, bugün kaplamalarını yapacaktım. Gel gör ki, dışarıda tam bir kış havası hüküm sürüyor.

Eh ne yapalım, dikişlerime bakarım dedim, şimdi sandalyelere uygun bir örtü dikmeye başladım. Amaaaa....
O da yarım kaldı yaaa, dikiş makinam beni bırak artık diyordu ya, dikişin ortasında bir takırtı tukurtu, makina beni bıraktı, öldü :((

Yarın şehire inip yeni bir tane almam şarrrrt oldu.....

Bu durumda internetten bulduklarıma bakın baaari :))

Minyatür Kalp.



Tek sırada kalp örmek... Ne güzel ama, tam benlik...





Mutfak örtülerine...





Mutfak örtüleri için benim sevdiğim tığ işi bordürler işte böyle :))






Lastikli Kutu...







Bu kutuyu görünce aklıma çocukların lastikle tutturulan klasörleri geldi. Tam olarak gözümün önüne getiremedim ama böyle süslenirse buna benzer gibi geldi. Siz ne dersiniz, hani elinde öyle lastikli klasör olanlar, bir bakıp bana söyleseniz :)


25 Nisan 2010 Pazar

Bizim buralardan...

Neler Oluyooor....



Bizim buralarda her çiçek yetişmiyor, ne de olsa dağ havası, sert oluyor. 5km. aşağı ile bile öyle farkediyor ki, ağaçların meyva vermesi veya bostanda sebzelerin çıkması bir ay farkediyor neredeyse.
Mor salkım... Aşağıda bol bol var evlerin bahçesinde, coşmuşlar, her yeri sarmışlar. Görüntüsü çok güzel, hele kokusu, ooooh buram buram. Yandaki komşum bir kaç kez denemiş olmamış. Birgün abim getirdi bir kök, olursa olur, olmazsa olmaz dedi, arkadaşının bahçesindeki salkımdan ayırmışlar. Önce bir nazlandı, sonra uzamaya başladı, öyle sevindim ki tuttu diye, hele bir kışı da kazasız belasız geçirip, baharda canlanınca... Şimdi bize yerleşeli üç sene oldu, bu baharda bizim gönlümüzü şenlendirip, mis gibi kokusuyla mor mor sarkıyor, daha büyüyecek inşallah...


Bahçenin bir kenarında odunları depoladığımız uydurma bir çardak var. Yan tarafındaki kapalı yeri boşaltınca odunlar oraya alındı. Ön tarafında kivi var, henüz meyva vermedi maalesef, yan tarafında üzüm, arkasında da sarmaşık gülü var. Oradan gün batımı çok güzel görünür. Odunluk olarak kullanmak yazık zaten. Oraya el attım. Önce üstünü açtım, kiviyi, asmayı, sarmaşık gülünü çardağın üstüne aldım, bodrumda kalmış bir parça balkon korkuluğu vardı, onu monte ettim, her yanı bir güzel vernikledim. Pergoleler yapılırken artmış olan 10x10 tahtaları ayak, eski gardrop kapısını ayakların üzerine yatırarak yaptığım sediri oraya aldım, üzerine çocukların eski nevresiminden kalan parçanın içine sünger doldurarak bir şilte yapmıştım geçen sene, ona kullanılmayan astarlı perdelerden yaptığım kılıfı geçirdim, bodrumda bulduğum abimlerin bahçe salıncağının eski minderinin iki yanındaki ufak parçalarına da aynı perdelerden kılıflar yaptım, sedir tamamlandı. Hani evin tüllerini yenilemiştim de artan parçalardan sonra birşeyler yapacağım demiştim ya, o parça tüllerden çardağın tavanına süs yaptım. Bahçedeki odun kırma kütüğünü de sehpa yaptım. Şimdi gün batımını seyredebiliriz keyifle oturup.
Bu arada japon kirazım (sakura) çiçeklerini açtı











Bodrumda ki çalışmalarım sürüyor bu arada, o kadar çok malzeme var ki, neyi nereye koyacağımı şaşırıyorum. Ama yavaş yavaş birşeyler ortaya çıkartıp yukarıya transfer ediyorum. Mesela 6 adet 35 senelik sandalye, tamir gördü bugün,
yarın boyanacak, öbürgün kaplanacak ve ocakbaşına transfer olacak. Daha çok yapılıp ta transfer olacak var...






Bostanı bir dolaştım, bezelyelerim çiçeklenmiş,
çalılarını dikmek lazım, fasulye ekme zamanı da yaklaştı, bostanın elden geçmesi lazım. Kara lahanalar çiçek açmış, ne kadar güzel çiçekleri var, biraz toplayıp eve koydum.

Ben bahçede çalışırken Bıdık peşimden pek ayrılmıyor, dolayısıyla genelde 6 ayak çalışıyorum :))


Bir ağaç kütüğüm vardı, daha önce bahsetmiştim, biraz aşağıda oturan arkadaşımın eşi odunculardan almış, gövdesi enteresan, iki dal halinde çıkmış, o iki kol birleşmiş yukarıda, onu arka bahçeye koydum, vernikledim, dibine de gündüz sefası tohumları koydum, aslında güzel bir sarmaşık gülü alıp onu sarmayı düşünüyorum.

Karahindiba... Kanserden şekere pek çok şeye iyi gelirmiş. Meğer benim bahçe karahindiba doluymuş, internetten baktım da, yeni öğrendim. Toplayıp beyaz lahana ile karıştırıp salata yaptık, bir güzel yedik, şifa olsun... Beyaz papatyalarla sarı karahindibalar pek hoş duruyorlar, renk cümbüşü tabiat şu sıralarda.

Bugün rüzgar deniz tarafından esiyor, leylakların kokusunu eve kadar getiriyor mis gibi.

Eh bugünlük bu kadar bizim buradan haberler....








İnanç, Güven, Umut....

Köy sakinleri yağmur duasına çıkmışlardı.
Bütün köy ahalisi toplandı.
İçlerinden birinde şemsiye vardı.

Bu inançtır.

Babalar bebeklerini havaya hoplatır,
çocuklar gülmekten bayılır.
Yere düşeceklerini akıl larına bile getirmezler.
Çünkü babaları onu tutacaktır.
Bu güvendir.

Yatağımıza girerken,
yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğimize
dair garantimiz yoktur.
Ama yine de ertesi güne dair planlar yaparız.
Bu ümittir.


Günün Sözü....

Asalet Boyda Değil, Soyda Olmalı.
İncelik
Belde Değil, Dilde Olmalı.
Doğruluk
Sözde Değil, Özde Olmalı.
Güzellik
Yüzde Değil, Yürekte Olmalı...



24 Nisan 2010 Cumartesi

Bugünün İncileri :))

Sabah 9, akşam 18 bahçıvanlık-boyacılık-marangozluk v.s v.s çalışıyorum arkadaşlar, haliyle bilgisayara vakit ayıramıyorum, bloglarınızı izleyemediğim için binlerce kez özür diliyorum. Hava bozup içeri tıkılırsam telafi edeceğim...Ancak maillerime bakabiliyorum, işte bunlar da mail kutumdan...

Bahçeye süs...












Hani çiçek fideleri aldığımız küçük saksılar var ya, ben de epeyce birikmiş. Saksıları boyayıp böyle bir bahçe süsü yaparak değerlendirebilirim.






Kuşlara yemlik...









Plastik şişelere bir kullanım yeri daha, kuşlar için yemlik. Daha önce benzerini görmüştüm ama bu bir kuş evi gibi yapılmış, ağaçta hoş duracak...









Mutlaka İzleyin...

Arkadaşlar, Bor Haber.net'te yayınlanan videoyu mutlaka izleyin, çocuklarınıza izletin, dostlarınıza tavsiye edin. Bor'da bir sosyal bilgiler öğretmeni Çanakkale Zaferi töreninde öyle güzel bir konuşma yapıyor ki.... Böyle güzel ruhlu öğretmenlerimizin olduğunu bilmek içimi ferahlatıyor. Umarım görevinden etmezler !!!!

Dinimizi nelere alet ettiler...

Güzelim dinimizi siyasete alet ettiler, cennetten arsa satmaya, anahtar vermeye kadar götürdüler işi, ticarete alet ettiler, insanlara dinimizin emrettiği gibi dürüst bir şekilde çalıştıklarına inandırarak, yüzlerce insandan yardım paraları toplayarak iç ettiler, gene yüzlerce insanın parasını yatırım vaatleriyle yok ettiler.
Kuran diyor ki "ibadet gizlidir" , "beni sessizce zikredin" ve birçok örnek....
Dinine bağlı insanlar, lütfen Kuranı kendi dilinizde okuyun ve O'na göre yaşayın, din tacirlerine aldanmayın....

İşte dini bütün, ticaret erbabı hakkında bir yazı....

Bekir Coşkun
Öbür dünyada maliye var mı?..
10 Nisan 2010 Cumartesi, 15:56:29
DEMEK ki onlar vergi vermeyi öbür dünyaya bırakıyorlar...

Bu yüzden zaten açıklanan vergi listelerinde, AKP döneminde parlayan dindar işadamlarının adları-sanları yok... Özelleştirmelerden büyük pay kapan, ihalelerin tümünü kapatan AKP zenginleri listede gözükmüyorlar...

Yüksek vergi verenlerden tanıdıklarıma
baktım:

Rakı-şarap içenler...

Eşlerinin-kızlarının başı açık...

Odalarında takunyaları yok...

Ağızlarını açar açmaz “din-iman” diye başlamıyorlar... Manga mangaumreye koşmuyorlar ve arka ceplerinde külah taşımıyorlar...

Tabii ki çoğu AKP tarafından sevilmiyor...

Yok edilmek istenen, itilip kakılan işadamları... Hatta ikinci sırada“öldürülmeyi hak eden” bir Musevi...

En çok vergi verenler onlar...

Dini bütün mümin işadamı kardeşimize baktım...

Listede yok...

Durmadan “Allah korkusundan” söz ediyor, dilinden “din-iman-kitap”düşmüyor...

Eşi-kızı tesettürlü...

Denize haşema ile giriyor...

Lokantada “İçinde domuz eti olmasın sonra...“ diye soruyor...

Rakı bardağına benzeyen bardakla su
dahi içmiyor...

Başbakan’ın uçağında gördüm onu, kenarı dantelli külahı ile iktidarın gittiği camide ise en önde...

Ama vergi listesinde yok...

Neden?..

Çünkü dillerindeki “din-iman-kitap” onların sadece siyasette ve ticarette sermayeleri... Köşe dönmenin, beleşin, avantanın, yağmanın, üçkâğıtçılığın aracı...

Her dört kişiden birisinin aç-yoksul olduğu ülkede, devlete vergi vermemekten büyük günah olabilir mi?..

Dillerindeki o “öbür dünyada hesap verme” işi ise cambazlıklarından...

Defterdarlık öbür dünyada mı?..



22 Nisan 2010 Perşembe

Ne Bayramı......


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

Kutlu olsun diyemiyorum....

Ulus..... Bölünmeye çalışılıyor, parça parça, birbirine düşürülmüş
Egemenlik.... Binlerce şehit kanıyla elde edilmiş olan egemenliğimizin bugün düşürüldüğü durum malum, içler acısı
Çocuklar...... Yarınları karanlık, siyasi oyunların elinde alet, ne diyeyim
Bayramlar...... Kutlayacak hal mi kaldı.

"Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur....."

Bu söze sıkı sıkı sarılın, sarıltın lütfen....


21 Nisan 2010 Çarşamba

Çamaşır da yıkarım, elişi de yaparım :))

Hava tatsız, ben tatsız...
Yağmur yağıyor, hava soğuk. Sobayı tekrar yaktık...
Çamaşırlar birikti, yıkamaya başladık mecburen.
Onlar yıkanırken ben de bakın neler yaptım:)




Yeğenim Korkut üniversite hazırlık kursuna giderken benim yanımdaydı, kurstan birkaç tane klasör getirmişti, ben de saklamıştım. Niyetim onlara oradan buradan topladığım elişi örneklerini klase etmekti. Kısmet bugüneymiş, ne var yani, aradan sadece 4,5 senecik geçmiş :))








Klasörleri yapışkanlı kağıt ile kaplayabilirdim. Ama kağıtlara kıyamadım doğrusu. Taaa 1980 lerden kalma takvim yaprakları vardı, onları buldum, yapıştırdım. Etrafına hani pazardan 4 demeti 1 liraya aldığım kurdeleler vardı ya, onların ince olanlarını silikonla yapıştırdım. Klasörlerin yan tarafı için paint brush ta uygun resimleri kolaj yaptım, yazıcıdan alıp onları da yapıştırdım.








Artık 2 tane "diğer el işleri", 1tane "dantel", 1 tane "kanaviçe", 2 tane "yün işleri", 1 tane "örgü desenleri" klasörüm var. Dosyalıklarıma da elişi dergilerini çeşitlerine göre ayırıp koydum, "Anna", "Samanyolu", "Örgü" dergileri, dantel kitapları, kanaviçe kitapları ve benzerlerini güzelce tasnif ettim. İşte böyleeee.....



20 Nisan 2010 Salı

Blogumu çok ihmal ettim :((

Bu aralar blogumu ve blog dostlarımı çok ihmal ettim, ne kadar kızsanız haklısınız....
Ama ne yapayım, dış işler, iç işler ve şehirdeki işler nedeniyle hiç fırsat bulamıyorum, akşamları da külçe gibi oluyorum, elişi bile yapamıyorum, anlayın yani :))

Hava bir gün yaz bir gün kış, o nedenle yaptıklarım bir türlü tamamlanamıyor ve ben de sizlerle paylaşamıyorum. İşte bugün gene kış :(( Yağmur, soğuk... İçeride birşeyler yapıyorum, kışlıklar kalkıyor, dolaplar gözden geçiriliyor, temizlenip yeniden yerleşiyor, biiiir sürü yıkanacak örtü çıkıyor, onlar yıkanıp ütülenecek, ooo çok çalışmam lazım daha çooook. Dışarıda biiiir sürü iş var, tamir işlerim, boya-vernik işlerim, dekorasyon ... neyse fazla sayıp sizi de yormayayım :))
Mail kutumdan birşeyler seçtim sizler için, bari onlara bakın...

İştah açıcı...





Bu arada çayın yanına harika ve kolay bir atıştırmalık buldum. Şu görüntüye bir bakın, tam ikramlık. Tarifi için bir tık lütfen.






Ayna Tasarımı...






Bu ayna parça parça tahtaların biraraya getirilmesiyle yapılmış. Değişik bir tasarım. Böyle tahtalarım var, becerebilir miyim acaba :)





Avizelere romantik hava....








Plastik avizelerin üzerine kalmış tüllerle böyle bir süsleme yapılarak, özellikle yatak odasına romantik bir hava katılabilir...


14 Nisan 2010 Çarşamba

Birkaç Fikir....

Oooof, bu sabah gene boğazım şişmiş kalktım. Dün bahçe kapısına naylon tutturmak için rüzgarda çalıştım o zaman üşüdüm biraz. Naylon tutturdum çünkü karşı evin köpekleri serbest kalır kalmaz bizim kapıya geliyorlar ve bizim Bıdık ile sidik yarışı yapıyorlar, ciddiyim. Bizimki küçücük, onlar büyük, üzerine sıçrıyordur diye içim rahat etmiyor :))
Bugün dinleneyim diyordum ama aşağı köyden Furkan ağa meyva ağaçlarının budama ve aşıları için geldi, tabii ben de onunla beraber indim meyva bahçesine, hava gene soğuk:( Kar tepede kar var...
Dinlenmek için biraz önceden kaydettiğim linkleri dolaştım ve bunları buldum, bugünlük bunlarla idare edin, yarın iyi olursam biraz benden birşeyler eklerim :))

Mendiller...




Eskiden bizim ne güzel renk renk desen desen kumaş mendillerimiz vardı. Hiç unutmam dedem bayramlarda mendil içine para çikolata şeker koyar bir çıkın halinde elimize tutuştururdu. Bir tanecik kalmış elimde onlardan.
Bakın o mendillerden ne yapmışlar. Hiç kesmeden sadece dikiş yaparak mink koku çantacıkları. Elimizde kalanları hem değerlendirmek hem de saklamak için güzel bir fikir değil mi....









Banyolara...






Havlu ve sabun sunumu için çoook şeker bir fikir. Misafir evime koymalıyım böyle, ama göz filan yapmadan deneyeceğim kolay kullanım için :)
Sadece havlu olarak görmüştüm ama sabun ile birlikte çok hoş...






Şık kutular...







Kumaş kaplanmış, kapağı dolgulu bu cici kutulara bayılıyorum, çok şık oluyorlar. Ama kirlenince ne olacak, malum soba, kalorifer kışın herşeyin rengini değiştiriyor. Acaba plastik kutularla yapsak, bulaşık makinasında yıkasak ne olur? Böyle bir kutusu olupta deneyen var mı, ya da gözden çıkartıp deneyebilecek olan :)







Aplikeler...

Çeşitli yerlere uygulayabileceğimiz aplikeler. Link üzerinden siteye girerek resimleri tıklayıp üzerlerinden kopya almak mümkün.

Hello Kitty, Japon kızı,




















Kurbağacık, Uğur Böceği,
















Çiçek, Ayıcık,
















Hello Kitty,




13 Nisan 2010 Salı

Kaseler

LP ve 45liklerden kase....








Gelen mailler sayesinde bugün hatırlatmalar günüm oldu:))
Çalınamayacak hale gelmiş LP lerden, 45 liklerden kaseler yapmak hoş bir fikir. Kase haline getirdikten sonra bizim hamarat hanımlar eminim üzerine güzel dekupajlar, boyamalar yaparlar. Yapımı da çok basit, linkte fotoğraflarla bir güzel anlatılmış...






Kumaş Kase






Bu kumaş kaseyi kesin daha önce paylaşmıştım, arşivimde var çünkü. Çok beğenipte henüz yapamadıklarımdan, bugün gelen bir mail hatırlattı bana, herhalde onun da amacı buydu. Ben de size hatırlatayım dedim. Yapımı tüm aşamalarıyla anlatılmış, zor da değil...


Kalmış yünler gündemde :))

Dünkü "artık yünlere el attım" başlığı iki manaya da gelmiş, benim demek istediğim, "artmış, kalmış yünlere el attım" idi :))






Kutulardan ne mi yaptım, basit birşey canııım, sadece yünü sardım ve kenarlarını boyadım, o kadar :))






Gelelim püsküllere,



Dün yaptığım püsküller,




Anadolu motifi işlediğim bir goblen parçası,






Bir zamanlardan kalmış kol saati kutusunun dolgulu parçası




Bunlara boncuklar, kumaş ve dantel parçaları da eklendi, veeee.... İşte sonuç :))















Kalmış yazlık yünlerden Koltuklara "yazlık yastık kılıfları" örüldü. Biraz annem biraz ben :) Bugün onların kışlık kıyafetlerini çıkartıp yazlık kıyafetlerini giydirdim. Gene iki taraflı kullanılabilir....
















Bugün de hava dışarıda çalışılacak gibi olmadığından, daha önce ipuçlarını verdiğim bazı işlere devam edemedim. Beni izlemeye devam edin:))