Hep büyük büyükmüş farkında mısınız...
Anneannemden ve babaannemden kalan altışar kişilik porselen yemek tabaklarım var. Ama kullanamıyorum yemek tabağı olarak, ne derin tabağını ne düz tabağını, normal porsiyon yemek ya da çorba koysam devede kulak kalıyor, çok koysam yenmiyor, onun için onları meze tabağı filan olarak kullanıyorum arada bir...
Kaşık ve çatallar da öyle... Kocaman çorba kaşıkları baksanıza...
Şimdi kullandıklarım neredeyse bunun yarısı kadar...
....................................
Ve boncuklar... Oldum olası çok severim bunlarla oynamayı, hastalık gibi :))
Ama baksanıza rengarenk, ışıl ışıl; gel benimle oyna demiyorlar mı :))
Diyorlar... Bana diyorlar...
Ben de aldım boncuklarla kaşıkları...
Oynadım :)

Boncuklanıp sıra sıra dizildiler kepçeye böyle,
sonra iple salıncak kurdular, asıldılar çatı kenarına, kendilerini rüzgara bıraktılar :)
Not : Kaşıkları aşağıdaki demirciye deldirdim, adamcağız alıştı artık benim garip fikirlerime, hiiiç sormadan açtı delikleri :))
Burası bizim ocakbaşı...
Bunlar da ocakbaşını dolduran Banucalar :))))
Blogumda kaşık havası, dışarıda yağmur havası var, önemli olan bizim havamız değil mi :))
