4 Temmuz 2010 Pazar

Danone'nin Hikayesini Biliyormusunuz?




Selanik'te o yıllarda Karasu'lar önde gelen ailelerden biriydi. Izak Karasu Tıp öğrenimini tercih etti. Muayenehane açtı. Evlendi.Bir oğlu oldu. Adını Daniel koydu. Sonra iki de kızı dünyaya gelecekti.

Balkan Savaşları'nda Selanik düşünce, yani Yunanistan tarafından işgal edilince, Yahudi toplulukta büyük bir panik patlak verdi. Çoğu Avrupa yollarına düştü. (Kalanlar 30 yıl sonra, Hitler
orduları Yunanistan'i işgal edince toplama kamplarına gönderilecekti.)

Yunanlılar'ın Selanik'e girmelerinden kısa bir süre sonra Izak Karasu, eşi ve oğluyla birlikte İspanya'ya göç etti. Tam 420 yıl sonra, kovuldukları topraklara geri dönüyorlardı.
İlginç ayrıntı; İspanya 1492'de Yahudiler'i topluca sürmüş ama vatandaşlıktan çıkarmamıştı.

Karasu ailesi Barselona'ya yerleşti. Yıl:1912. Önce adını Latin alfabesine uyarladı. Izak oldu Isaac, Karasu ise Carasso. Sonra bir muayenehane açtı. Çok az hastası vardı, ailesini geçindirmek için
zeytinyağı ticaretine de girişti. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da müthiş bir yoksulluk dönemi başladı. İspanya da bundan nasibini aldı.

En çok ilaç sıkıntısı çekiliyordu. Tam da o günlerde Barselona'da çocuklar arasında salgın halinde bağırsak hastalıkları patlak vermesin mi!
Gözleri yaşlı anne-babalar kucaklarında bir deri bir kemiğe dönmüş yavrularıyla diğer doktorlar gibi Isaac Karasu'nun da muayenehanesine dayanıyor, "Kurtar çocuğumuzu" diye yalvarıyorlardı.
Ama diğer doktorlar gibi Carasso'nun elinden de pek birşey gelmiyordu.
Gözünün önünde ölüp giden çocukların acısıyla uykusunun kaçtığı gecelerin birinde, bir ses yankılandı belleğinde:
"Yoğurtçu geldi. Kaymaklı yoğurtlarım var." İrkildi.
Selanik'te günaşırı evlerine bir tepsi kaymaklı yoğurt brakan Türk
satıcının sesiydi bu.
Ve "Eureka" çığlıklarıyla hamamdan dışarı koşan Arşimed gibi yataktan fırladı. "Tabii ya" dedi, "Tabii ya." Selanik'te bağırsak hastalıklarının tedavisinde yoğurt kullanıldığını anımsamıştı. Günde üç öğün birer kase yoğurt yediriyorlardı hastaya ve birkaç günde sağlığına kavuşuyordu. Yoğurdun
nasıl yapıldığını biliyordu. Hemen ertesi gün, evinin bodrumunu hazırlamaya koyuldu.
Orası artık mandıraydı. Birkaç çiftlikten topladığı sütle yoğurt
imalatına girişti.

Yıl:1919.

Ancak bir sorun vardı. Avrupa'da yoğurt bilinmiyordu. Evet,1500'lerin ortalarına doğru Kanuni Sultan Süleyman bağırsak enfeksiyonuna yakalanan dostu Fransa Kralı I. François'ya bir yoğurtçu
göndermişti.

Ne var ki, kral iyileşince yoğurtçu sırlarıyla birlikte Istanbul'a dönmüştü. Kayıtlarda öyle yazıyordu. Isaac Carasso, ürettiği şeyin Balkanlar'da ve Anadolu'da yaygın bir tüketim maddesi olduğunu nasıl
anlatabilirdi? Çareyi yoğurdunu ilaç olarak kabul ettirmekte buldu. Ve Carasso'nun yoğurdu eczanelerde satılmaya başladı! Hasta çocuklarda etkisi çok çabuk ortaya çıktı.

Doktor meslektaşları ona bir tavsiyede bulundular: Paris'teki Pasteur Enstitüsü'nden fermante edilmiş laktik getirtirse, yoğurdun ömrünü uzatabilirdi. Sözlerini dinledi. Böylece pastörize yoğurt doğacaktı.
Ama Isaac Carasso bu buluşun önemini pek kavrayamayacaktı. "Ilaç" tutunca, Isaac özel ambalajlar yapmayı akıl etti. Kapakları porselen cam kaseler. Sıra artık ilaca patent almaya gelmişti. Onun için de bir ad koymaya.
 
Bir ışık çaktı; neden oğlunun adı olmasın? Yani minik Daniel'in? Yaşadıkları Barselona'nın yaygın dili Katalanca'da küçük Daniel'in ya da "Daniel'cik"in karşılığı çok hoştu doğrusu: "Danon!"
Ancak bu özel ad olduğu ve marka namıyla tescil edemeyeceği için sonuna bir "e" ekledi.
Hoşgeldin " Danone" yoğurtları!
Yoğurtçuluk çok kısa sürede Isaac'ın asıl mesleği haline gelince oğlunu, Daniel'i onun "tahsili" ni yapmaya gönderdi Fransa'ya. Marsilya'da ticaret lisesinde okuttu. Işin pazarlama, satış,muhasebe bölümünü bilimsel olarak öğrenmesi için. Ardından Paris'te Pasteur Enstitüsü'nde bakteriyoloji stajı yaptırdı. Işin üretim aşamasına hakim olabilmesi için. 
 Daniel öğreniminden sonra Fransa'da kaldı, çünkü babası Isaac Carasso dünyadan göçmüştü. 6 Şubat 1929'da Paris'te 18'inci bölgedeki bir dükkanda "Danone Yoğurtları Paris Şirketi" kapılarını açtı. Onu 1932'de Levallois-Perret'te ilk fabrika izledi. Danone imparatorluğu işte böyle doğdu.

Bugün öyle bir imparatorluk ki o, 5 kıtada at koşturuyor. Cirosu 15 milyar euro'nun üstünde. 100 bin kişi çalıştırıyor. Sütlü ürünlerde dünya birincisi. 18 ülkede (Türkiye dahil) 48 fabrikası var.
Şişe suyunda dünya ikincisi. 13 ülkede (Türkiye dahil) 97 fabrikası var. Bisküvi ve tahıllı kahvaltı ürünlerinde dünya ikincisi. 21 ülkede 53 fabrikası var.

Imparatorluğa -babasının sayesinde- adını verilen Daniel Carasso, Daniel'cik, Danone hala hayatta. 99 yaşında . Barselona'da yaşıyor. Uzun yaşamasının sırrı mı? Herhalde söylemeye gerek yok; her gün birkaç kase yoğurt!

Ve Daniel'in kulaklarında -babasının anlattığı- Selanikli yoğurtçunun evlerinin kapısını çalarken seslenişi yankılanıyor:
" Yoğurtçu geldi. Kaymaklı yoğurtlarım var..."
(Alıntıdır)



11 yorum :

  1. biz de selanik göçmeniyiz..çok etkilendim bu hikayeden

    YanıtlaSil
  2. bilmiyordum teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. bimiyordum ben de teşekkürler

    YanıtlaSil
  4. Neyimizin kıymetini bildik ki yoğurdumuzun bilelim:((

    YanıtlaSil
  5. hem duygulandım bilgileri il kez okudum teşekkürler, hem de üzüldüm biraz niye kendimize ait tüm değerlerin kıymetini geç farkediyoruz. ve malesef halada böyle:((
    teşekkürler arkadaşım

    YanıtlaSil
  6. Ben de hikayesini bilmiyordum ablacım teşekkürler ama ben evime danone ürünleri sokmuyorum, çocuğuma hele hiç yedirmiyorum bir ara içeriği hakkında çok kötü söylentiler vardı mailler geziyordu. Sevgiler ablacım...

    YanıtlaSil
  7. bu hikayeyi okumuştum hatta dahada fazlası var gidaraporu.comda yoğurt türklerindir ve tüm ülkelerde okunduğu gibi yazlır yani türkçe olarak yazılır

    YanıtlaSil
  8. Az önce kızımla konuştum. Pilav pişirmiş.''Yoğurdun var mı?'' diye sordum. ''Var'' dedi, ''burada sade yoğurdu 'Yunan yoğurdu' diye satıyorlar, kendileri de sadece meyveli yoğurt tüketiyorlar'' dedi. İyice canımı sıktı.

    YanıtlaSil
  9. zoitsa, sibelim, hikaye güzel, ama Danone ve yan ürünleri hakkında sonradan duyduklarımız hiç güzel şeyler değildi, doğruluğu veya yanlışlığı hakkında tartışmayacağım, ama günümüzde ticari kazanımları arttırmak uğruna yiyeceklere katılan her tür yan ürüne karşıyım....

    dendenak,
    ada deniz, çok masum bir hikaye, keşke her ürün baştaki masumiyetini korusa, yani insanlara yaralı olsun düşüncesi sonuna kadar aynı kalsa...

    nedukcum, örgü çantam, sevimcim, çok haklısınız. Günümüzde bile Türklere özgü olan birçok şey yabancılar tarafından sahipleniliyor, nedense buna yöneticiler hiç bir şey yapmıyor. Ben rastladıkça yorum yapıyorum doğrusu...

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Banu; çok önemli bir konua değinmişsin. Yazın geçen yıla ait ama en azından araştırma gereği duymadan karalayıcı asılsız yazılara hemen inananları belki aydınlatabiliriz düşüncesiyle bir kaç link ekleme gereği duydum bu bilgiendirici yazının altına. sevgilerimle...

    Danone'den yapılan açıklamada, ürünlerine karşı internet üzerinden yürütülen karalama kampanyasını başlatanların (IP) numaları ele geçirildiği ve Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunulduğu bildirdi

    http://www.haberler.com/danone-ye-karsi-yurutulen-karalama-kampanyasi-haberi/

    Bu affedilmez suçun sorumluları, hem sayın Prof. Dr. Turan Karadeniz'in hem de Danone olarak bizlerin ve ürünlerimizin itibarını zedelemeye çalıştılar. Daha da önemlisi, pek çok annenin sorumluluk duygusunu istismar ederek, çocuklarının gelişimi ile ilgili gereksiz endişe duymalarına sebep oldular.

    DANONE nin kamuoyuna yaptığı duyuru:
    Sağlıklı ve güvenli Danone ürünlerine karşı internet üzerinden yalanlarla yürütülen karalama kampanyası aydınlatıldı.

    http://www.danone.com.tr/tr/duyuru/basinduyurusu.asp

    YanıtlaSil
  11. Gülsümcüm, mail kutuma o kadar çeşitli konular düşüyor ki, aynı şekilde facebookta ki paylaşımlar... Gıdalar hakkında olanlar, özellikle "kayıp aranıyor" ya da "kan aranıyor" veya "yardım" konuları gibi mesajları paylaşmadan mutlaka google dan bir araştırma yaparım ve bulduklarımı paylaşır, araştırmadan yayın yapanları uyarırım...
    Özellikle böyle karalama kampanyalarına aşinayım iş hayatımdan dolayı, o nedenle öyle konuda gelenleri kaale almam, paylaşmam...hatta karışmak bile istemem :))

    YanıtlaSil

İçinizden geleni yazın :)